Aileler ve öğretmenler çocuklara sürekli bir kitap okutma çabası içindedir. Bu haklı ama başarısız çabaları genellikle çocukları kitaplardan soğutmak dışında bir etki yapmaz. Bunun birçok sebebi olsa da en majör neden çocuklara doğru kitapların önerilmemesi.
Şu an kitap okumayı hayatının önemli bir parçası haline getirmiş biri olsam da çocukken kitaplara düşmandım. Okuma saatlerinde akrep ve yelkovan daha yavaş ilerlemeye ant içmiş gibi gelirdi. 9-10 yaşlarımda elimde Şeker Portakalı varken kitap okumanın güzel bir şey olduğuna kimse beni ikna edemezdi. Sebebi ne benim tembel bir çocuk olmamdı ne de Şeker Portakalı’nın sıkıcı bir kitap olmasıydı. Asıl neden en başta da söylediğim gibi: Doğru kitapların doğru zamanda okutulmuyor olması. Listede de olan bu kitabın özellikle okumayı sevmeyen çocuklara uygun olmadığını yazıyı okurken siz de anlayacaksınız.
Siz de kitapları karmaşık ve sıkıcı buluyorsanız, yaşınız da 12 ve üzeri ise bu listeye bir şans vermenizi öneririm çünkü bu yazıda ilk gençlik yıllarımda okuduğum ve bana okumayı sevdiren kitapları listeledim.
1-Saksı Olmanın Faydaları
Saksı Olmanın Faydaları, Amerikalı yazar Stephen Chbosky’nin gençlere yönelik, mektuplardan oluşan romanıdır. 2012 de sinemaya uyarlanmış ve yönetmenliği yine Stephen Chbosky üstlenmiştir. 2012’de film, romanın satışlarını artırmış ve kitap The New York Times’ın çok satanlar listesine girmiştir. Kitapta; arkadaşlık, beden imajı, ilk aşk, intihar, yeme bozuklukları ve cinsellik gibi temalar yer aldığı için bazı Amerikan okullarında yasaklanmıştır.
Kitabın kapağında şu cümle yer alıyor: Büyümek diye adlandırılan kesif* ve vahşi dünyanın lunapark treninde… Kitabın ismi biraz garip gelmiş olabilir .Buradaki saksı teriminin İngilizcede karşılığı “wallflower”. Kelimenin İngilizcedeki anlamı bizde çalışkan öğrencilere taktığımız ”inek” lakabına benziyor. Tam çevirisi duvar çiçeği olan bu kelime; çekingen, sessiz sakin kişileri tanımlıyor.
Kitap; 15 yaşındaki Charlie’nin, bilinmeyen bir alıcıya “sevgili arkadaşım” diye hitap ederek yazdığı mektuplardan oluşuyor. Charlie; bu mektuplarda lisedeki ilk yılını, ilk randevularını, aile dramlarını anlatıyor.
Çocukluk ve yetişkinlik arasındaki ergenlik adı verilen köprüye bir de Charlie’nin gözünden bakmak oldukça keyifli.
Kitaptan birkaç alıntı:
- “Charlie, hak ettiğimizi düşündüğümüz aşkı yaşarız.”
- ”Şarkıları kaç kişinin sevdiğini düşündüm. Kaç kişinin bu şarkılar yüzünden kötü zamanlar geçirdiğini. Kaç kişinin bu şarkılarla güzel zamanlar geçirdiğini. Bu şarkıların ne kadar çok anlam içerdiğini. Bu şarkılardan birini yazmak harika olurdu. Onlardan birini yazmış olsam çok gururlanırdım. Umarım bu şarkıları yazan insanlar mutludur. Umarım bunun yeterli olduğunu hissediyorlardır. Bunu dinle, bunu tüm içtenliğimle istiyorum çünkü beni mutlu ettiler ki ben yalnızca bir kişiyim.”
- “O anda yemin ederim sonsuzduk.”
- “Sanırım bir gün çocuklarım olursa ve eğer mutsuzlarsa onlara Çin’de insanların açlıktan öldüğünden ya da bunun gibi şeylerden hiç bahsetmeyeceğim çünkü bu mutsuz olmalarını değiştirmeyecek. Ve başka birinin çok daha kötüsünü yaşamış olması senin başına gelenleri değiştirmiyor. İyi ve kötü.”
- “Mary Elizabeth gibi bir kızlaysan ona güzel olduğunu değil, kıyafetinin güzel olduğunu söylemeliymişsin, çünkü kıyafeti kendi seçimiyken yüzü değilmiş.”
*kesif: yoğun
2-Dönüşüm
Kafka’nın en bilinen eserlerinden biri olan Dönüşüm, bir sabah uyandığında kendini açıklanamaz bir şekilde büyük bir böceğe dönüşmüş olarak bulan ve ardından bu yeni duruma uyum sağlamaya çalışan Gregor Samsa’nın hikayesini anlatır. Daha doğrusu Kafka, Gregor üzerinden kendi hikayesini anlatır.
Babası, Kafka’ya onun ‘ailenin sırtında bir parazit’ olduğunu söyler. Kafka da “Baba’ya Mektup” adlı eserinde, babasına o zamana kadar kendisine baktığı için ona borçlu olduğunu yazar. Gregor Samsa da babasının borcunu ödemek için çalışmak zorundadır. Kitaptaki karakterler, olaylar, mekanlar; Kafka’nın hayatından yansımalardır.
“Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.” Bu ikonik cümleyle başlıyor kitap. Kocaman bir böceğe dönüşmek gibi talihsiz bir olay yaşayan Gregor’un ilk düşündüğü şey ise “İşe nasıl gideceği” oluyor.
Kafka’nın bu metaforu evlerimizde ve toplumda birey olmanın ne kadar zor olduğunu tasvir ediyor.
Kitaptan birkaç alıntı:
- ”Ölmekten müthiş bir şekilde korkuyordu çünkü henüz gerçek anlamda yaşamamıştı.”
- ”Olmamasına razıyım. Oluyormuş gibi olmasın yeter.”
- “Herkes beraberinde taşıdığı bir parmaklığın ardında yaşıyor.”
3- Aynı Yıldızın Altında
John Green tarafından yazılan ve 2012’de yayınlanan bu kitabın özgün adı ‘The Fault In Our Stars (Yıldızlarımızdaki Hata). İsmini, Shakespeare’in asilzade Cassius’un Brutus’a söylediği Julius Caesar oyununun 1. Perde, 2. Sahnesinden esinlenmiştir: “Hata, sevgili Brutus, yıldızlarımızda değil / Ama kendimizde, onların altındaki”
Kitabın film uyarlaması yapıldı ve 2014’de vizyona girdi. 2020’de kitabın Hint film uyarlaması da yapıldı. Hem kitap hem de filmler güçlü eleştirel ve ticari başarı kazandı. Kitap, The New York Times’ın çok satanlar listesine 1.sıradan giriş yaptı ve 7 hafta orada kaldı. Kitap tüm dünyada 1 milyonun üzerinde sattı.
Hikaye, akciğerlerini etkileyen tiroid kanseri 16 yaşındaki bir kız olan Hazel Grace Lancaster tarafından anlatılıyor. Hazel, ebeveynleri tarafından bir destek grubuna katılmaya zorlanır. Burada eski basketbol oyuncusu olan 17 yaşındaki Augustus Waters ile tanışır ve ona aşık olur. ” Yıldızların hastalık ile sağlık, ölüm ile yaşam arasında çekiştiği ince çizgide gidip gelen iki gencin, sayılı günlerinde sonsuzluğu bulma hikayesi…”
Ölümden çaldıkları zamanda ilk aşklarını yaşayan bu iki gencin hikayesi kalbimizi sıcacık yaparken yüzümüzde buruk bir gülümseme bırakıyor.
Kitaptan birkaç alıntı:
- ”Ona uykuya dalar gibi aşık oldum: Önce yavaş yavaş, sonra bir anda.”
- ”Acı hissedilmeyi talep eder.”
- ”Seni seviyorum ve sevginin boşluğa atılan bir çığlık olduğunu ve unutulmanın kaçınılmazlığını, herkesin ölüme mahkûm olduğunu ve tüm çabamızın toza dönüşeceği bir gün geleceğini biliyorum ve güneşin elimizdeki tek dünyayı da yutacağını da biliyorum ve seni seviyorum.”
- “Bazı sonsuzluklar başka sonsuzluklardan büyüktü.”
4-Şeker Portakalı
Şeker Portakalı; Brezilyalı yazar Jose Mauro De Vasconcelos’un, 1968 tarihinde yayınlanan ve yayınlandığı zamandan beri çok satanlar listesinde yerini koruyan kitabıdır. Yazar, kendi çocukluğundan izler taşıyan bu kitabı 12 günde yazdığını ama yirmi yıldan fazla bir zaman yüreğinde taşıdığını söyler. Orijinali Portekizce olan eser 16 dile çevrilmiştir ve dünya edebiyatının önemli eserlerinden bir tanesidir.
Kitap, oldukça fakir bir ailenin çocuğu olan Zeze’nin başından geçenleri anlatıyor. Zeze çok afacan bir çocuktur ancak ablası ve öğretmeni hariç herkes onun yaramazlıklarından bıkmıştır. Bir gün ailesi başka bir eve taşınmak zorunda kalır. Zeze başta çok üzülse de yeni evlerinin bahçesindeki şeker portakalı fidanını arkadaş edinir. Fidanına bütün gün yaptıklarından, hayallerinden bahseder. Zeze oldukça duygusal ve hassas bir çocuktur. Bir gün yine afacanlık peşindeyken yolu Portekizli Manuel Valaderes ile kesişir. Çok da iyi başlamayan ilişkileri sonradan bambaşka bir hal alır.
Şeker Portakalı, “günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü” dür. Bu öyküden küçük yaşlarda bir şey anlamamış olsam da birkaç yıl sonra sanki kitap bambaşka şeyler anlatıyordu ve ben tüm o anlattıklarını yüreğimde hissediyordum. Sebebi başta da dediğim gibi doğru zamanda okuyor olmamdı. Bazı kitaplar bazı deneyimleri kuşanıp karşısına çıkmamızı bekler.
Kitaptan birkaç alıntı:
- “Daha çok anlat” dedim. “Hoşuna gidiyor mu?” “Çok. Elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.”. “Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?” “Gider gibi yaparız.”
- “Önemi yok, onu öldüreceğim!” “Ne diyorsun sen, küçük; babanı mı öldüreceksin?” “Evet, yapacağım bunu. Başladım bile. Öldürmek, Buck Jones’un tabancasını alıp güm diye patlatmak değil! Hayır. Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek… Ve bir gün büsbütün ölecek.”
- “Yürekten mi seviyor?” “Kesinlikle” “Öyleyse geleceğine emin olabilirsin. Biraz gecikebilir, ama bir gün mutlaka seni bulacaktır.”
- “Gökyüzüne gitmek istiyordum ve yaşayanlar oraya gidemezdi.”
5-Açlık Oyunları
Açlık Oyunları ,Amerikalı yazar Suzanne Collins tarafından yazılmış bir distopik romandır. İki devam kitabı da bulunur ve tüm serinin sinema uyarlaması yapılmıştır. Kitap; Ağustos 2012’de, seri seçmenlerinden en sevdikleri genç yetişkin kitaplarını seçmelerini isteyen NPR’nin en iyi 100 gençlik romanı anketinde ikinci sırada yer aldı. 17 Ağustos 2012’de Amazon, daha önce Harry Potter serisinin sahip olduğu rekoru geçerek Açlık Oyunları üçlemesini en çok satan ürün olarak duyurdu . Açlık Oyunları üçlemesi bugüne kadar 26 dile çevrildi.
Roman, Kuzey Amerika’da gelecek bir tarihte, kıyamet sonrası bir dönemde yer alan Panem adlı kurgusal ülkenin halkından olan 16 yaşındaki Katniss Everdeen’in gözünden yazılmıştır. Romanda, son derece gelişmiş bir metropol olan Capitol, ulusun geri kalanı üzerinde politik kontrol uygulamaktadır. Romana adını veren Açlık Oyunları, Capitol’ü çevreleyen on iki mıntıkanın her birinden kurayla seçilen 12-18 yaşlarında bir erkek ve bir kızın televizyonda yayımlanan, tek bir kişi sağ kalıp galip olana kadar birbirlerini öldürme mücadelesini içeren gelenekselleşmiş bir etkinliktir.
Hikâye, 74. Açlık Oyunları’nda kurada adı çıkan 12 yaşındaki kız kardeşi Primrose için gönüllü olarak yarışmaya katılan 12. mıntıkadan Katniss Everdeen’in bakış açısıyla anlatılmaktadır. Katniss’ın yanında seçilen erkek haraç ise bir zamanlar Katniss’in ailesi açlık çekerken aile fırınından Katniss’e ekmek veren eski okul arkadaşı Peeta Mellark’tır. Kitap bu ikilnin açlık oyunlarında hayatta kalmaya çalışmasını konu alır. Devam kitaplarında ise konu çok daha farklı bir yere yöneliyor. Karakterler kendileri için savaşırken birden ülke için savaştıkları bir konumda buluveriyorlar.
Bu efsanevi seri; konusu, anlatımı ve filmleriyle her yaştan insanı büyülüyor. Benim okuma maceram bu seriyle başlamıştı Üzerinden yıllar geçse de hala bu kitapları okumak, bahsetmek bende aynı heyecanı uyandırıyor. Kitapların olayı da bu galiba. O büyülü dünyasına bir kez girdiğinizde siz de artık o dünyaya ait oluyorsunuz.
Kitaptan birkaç alıntı:
- “Umut korkudan güçlü tek duygudur.”
6-Harry Potter
Harry Potter, İngiliz yazar JK Rowling tarafından yazılmış yedi romandan oluşan fantastik bir seridir. Serinin ilk romanı Harry Potter ve Felsefe Taşı‘nın 26 Haziran 1997’de yayımlanmasından bu yana kitaplar dünya çapında büyük bir popülerlik ve ticari başarı elde etti. Eleştirmenlerden olumlu eleştiriler alan kitaplar, çocukların yanı sıra geniş bir yetişkin kitlenin de ilgisini çekti ve genç yetişkin edebiyatının temel taşlarından biri olarak kabul gördü.
Şubat 2018 itibarıyla 80 dile çevrilerek dünya genelinde 500 milyondan fazla satan seri, tarihin en çok satan kitap serisi hâline geldi ve serinin son dört kitabı arka arkaya tarihin en hızlı satan kitabı rekorunu kırdı. Son kitap, piyasaya çıktığı ilk 24 saat içinde ABD’de yaklaşık 11 milyon kopya sattı. Serinin yedi kitabı, Warner Bros tarafından sekiz filmden oluşan bir seriye dönüştürüldü. Şubat 2020 itibarıyla Harry Potter film serisi tüm zamanların en yüksek hasılat yapan üçüncü film serisidir. 2016 itibarıyla Harry Potter franchise’ının toplam değerinin 25 milyar dolar olduğu tahmin edilmekte.
Harry Potter;10 yıl boyunca nefret ettiği Petunia teyzesi, Vernon eniştesi ve ahmak kuzeni Dudley ile yaşamak zorunda kalmıştır. Anne ve babasının bir trafik kazasında öldüğünü sanan Harry, durumun öyle olmadığını 10 sene sonra öğrenir. . Harry’nin Muggle (büyücü kanı taşımayan) doğumlu cadı annesi Lily Potter ve büyücü babası James Potter, Harry daha bir yaşındayken Voldemort tarafından öldürülmüşlerdir. Harry, Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu’na hiç başvurmamasına rağmen oradan kabul mektubunun gelmesiyle kendisinin de bir büyücü olduğunu anlar. Bu gizemli ve devasa okulda onu birbirinden tehlikeli ve heyecanlı serüvenler bekler. Daha ilk senesinde becerikli bir büyücü olup çıkar ve olaylar Harry’yi kaderine sürükler.
Muhtemelen bu efsanevi seriye bir yerlerde denk gelmişsinizdir. Henüz bir şans vermediyseniz emin olun çok şey kaçırıyorsunuz. Üstelik, Harry Potter dünyası kelimenin tam anlamıyla ‘büyüleyici’. Ben seriyi okurken arkadaşlığı, sevgiyi, korkuyu, ölümü yeniden öğrendim. Hogwarts, sayfalardan geçip kapısından bir kez girenlerin her zaman kaçıp sığınabileceği yuvası oluyor. Ve o kapı her zaman her yaştan insana açık.
Kitaptan birkaç alıntı:
- ”Bize aslında kim olduğumuzu gösteren şey, yeteneklerimizden çok seçimlerimizdir.”
- ”Ölülere acıma Harry. Yaşayanlara acı, her şeyden çok da sevgisiz yaşayanlara.”
- ”Bunca zaman sonra öyle mi?”
”Her zaman,” dedi Snape.”
- ”Annen seni kurtarmak için öldü. Voldemort’un anlayamayacağı bir şey varsa o da sevgidir. Annenin sana olan sevgisi kadar güçlü bir sevgi ne derin izler bırakır, bunu anlayamaz. Yara izine benzemez bu, gözle görülmez… böylesine yürekten sevilmek, seven insan gitse bile, bizi sonsuza kadar korur. Tenine işlemiştir bu.”
Bu yazıyı beğendiyseniz İzlenmesi Gereken Beş Biyografik Yapım adlı yazımıza da göz atmak isteyebilirsiniz:
https://xn--entelektel-heb.com/izlenmesi-gereken-bes-biyografik-yapim/
Kaynakça:
- https://en.wikipedia.org/wiki/The_Perks_of_Being_a_Wallflower
- https://10layn.com/franz-kafka-ve-donusum/ , https://en.wikipedia.org/wiki/The_Fault_in_Our_Stars
- https://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eeker_Portakal%C4%B1 https://en.wikipedia.org/wiki/The_Hunger_Games
okuması keyiflii, filmlere bakıyorum şu an 😀
Filmleri de ayrı bir efsane 😉