Oyunlar…
İlk akla gelen şey telefon, bilgisayar ya da konsollar değil mi? Ama ne kadar yanlış olduğunu anlamak için üstüne biraz olsun düşünmek yeterli. Çok değil, bundan 20 sene kadar önce 15-20 yaş arası gençler için oyun kavramı farklıydı. Atari salonları gibi. Onun öncesindeki genç nesil için ise misket, seksek, saklambaç gibi sokak oyunlarıydı. Teknoloji hayatımızın her alanına girdiği gibi artık oyun alanında da elbette ön sıralarda yer alıyor. Şimdiki çocukların hiç biri, bundan 20-30 sene öncesinin oyunlarını ya bilmiyor ya da artık umursamıyor. Çünkü o zamanın çocukları oyunlarda heyecan ve eğlence ararken şimdilerin çocukları sadece egolarını tatmin etmek için oyun oynuyor. Peki, oyun sizce sadece egoyu tatmin etmek için midir? Yoksa heyecan ve eğlence midir? Ya da ilginizi çekmek için daha farklı bir soru sorayım: İnsan oyun oynayarak kendisini geliştirebilir mi?
Ben sizlere bugün benim çokça ilgi gösterdiğim ve hobiden çok aslında bir kişisel gelişim yöntemi, bir düşünce pratiği olarak gördüğüm, sosyalleşmenin bana göre en eğlenceli araçlarından biri olan “Masaüstü Oyunları”ndan bahsedeceğim.
Tarihçesi aslında çok ama çok eskilere dayanan bir kavramdır masaüstü oyunu kavramı ve enteresan bir şekilde, tarihte kayıtlara geçen ilk masaüstü oyunu Satranç‘tır. Daha sonra yıllar içerisinde çok farklı evrimler geçirmiş olsa da aslında tüm masaüstü oyunlarının ana mantığı satranca dayanmaktadır. Rakibine karşı üstünlük sağlama, strateji kurma, elinde var olan kaynağı doğru şekilde kullanma gibi temel mantıklara dayanır. Tabi, yıllar içerisinde her şey gibi masaüstü oyunları da farklı şekillerde var olmaya başlamıştır. İşin içerisine fantastik canavarlar, doğa üstü güçleri olan karakterler, farklı görsel materyaller ve oyuncunun istediği gibi oluşturabileceği farklı stratejiler katılarak zenginleştirilen masaüstü oyunları, oynayan kişiyi çok yönlü düşünmeye ve farkında olmadan aslında değişik konularda bilgi sahibi olmaya iten bir aktivite olma eğilimi gösterirken aynı zamanda, bugün popüler kültürün en önemli özelliği olan ego tatmini olayını da kullanıcıya güvenli bir şekilde yaşatır. Oyuncuyu oynadığı esnada yerine göre başarılı bir komutan, yerine göre hayatta kalmaya çalışan bir “Survivor”, bazen de varlıklı bir emlak kralı, hatta fantastik canavarlarla savaşarak dünyayı kurtaran bir kahraman yapan bu oyunlar; hem yaşattıkları his hem de oynadığı esnada oyuncuya gösterdiği dünyalar hakkındaki bilgiler sayesinde oyuncuya çok yönlü katkılarda bulunur. Bunları yaparken kişiyi olduğundan daha farklı biri olsan nasıl düşünür ya da davranırdın sorusuyla baş başa bırakarak kişiyi günlük düşünce standartlarının tamamen dışına iter ve kişisel gelişimine katkıda bulunmasını sağlar.
Yapılan bir araştırmaya göre, masaüstü oyunu oynayan 20-30 yaş arası gençlerin, iş ve kişisel hayatlarında bu oyunları oynamayan gençlere göre %30-35 oranında daha başarılı olduklarını ve kendi işlerini daha çabuk kurduklarını ya da pozisyon olarak daha hızlı yükseldiklerini, bunun sebebinin ise bu tür oyunların zaman içinde kişiye strateji kurma, ilişkilerinde diplomatik yaklaşımlarda bulunma, düşünülmeyeni düşünme, olumsuz durumlar karşısında en az zararla ya da zarar görmeden durumu kurtarma, stres yönetimi konusunda ileri düzey hakimiyet sağlama gibi konularda bu oyunların kişilere sağladığı katkılar olarak gösterilmiştir. Aynı zamanda bu tür oyunların asosyalite, anskiyete, hiperaktivite, ADHD olarak bilinen dikkat bozukluğu gibi günlük hayatın sebep olabileceği hastalıkların önüne geçmek konusunda kişiye katkıda bulunduğu da yine bilimsel olarak açıklanmıştır. Bu tür oyunların tek negatif yönü ise oyun oynayan kişinin o esnada fazla düşünmesinden dolayı beyninin fazla sıvı tüketmesidir ki bu eksiklik o esnada sıvı alınarak giderilebilen bir durumdur.
Bundan sonra sizler için buradan masaüstü oyunları ile ilgili belirli değerlendirmeler paylaşıyor olacağım. Öncelikli amacım, siz değerli okurlarıma hem yeni bir hobi ve bakış açısı sağlamaya çalışmak olacaktır. Umarım sizler de bu konuda bana ve bu ekibe destek olursunuz ve yarınlarımızın aydınlığı için çorbaya bir tutam tuz atmış olursunuz.
Teşekkürler.
Başka yazılarımıza göz atmak için buraya tıklayabilirsiniz.