Acı
Acı nedir? Bildiğimiz üzere hem en zor duyudur hem de bizi hayatta tutar. Hissettiğimiz bir acı varken başka bir duyuya kolay kolay odaklanamayız. Acı çekilen bölgeden gelen devamlı bir his vardır ve bazen öyle çok hissederiz ki keşke acı çekmiyor olsak deriz. Sizin de acı hissetmesem dediğiniz oldu mu hiç? Elbette çoğumuzun olmuştur özellikle de asla kurtulamadığımız fiziksel ya da psikolojik bir acıdan sonra.
Lisedeyken House MD. dizisini izlemiştim, oraya gelen bir hastada “Acıya kalıtsal duyarsızlık” sendromu vardı. Adı üstünde acı hissetmiyorlardı. Kurşun sıkılsa ve bunu görmese veya duymasa vücuduna bir kurşun girdiğini hissedemiyordu. Konuyu ele alan bölüm, araba kazasından süper kahraman gibi yara almasına rağmen arabadaki annesini kurtarması ile başlıyordu. Gerçekten çok özenmiştim, öyle olmak istediğimi hatırlıyorum. Eminim, bölümün ilk dakikalarını izleyen çoğu insan o sendroma sahip olmak isterdi.
Peki, gerçekte neler oluyor? Çişimiz geldiği zaman mesanemizde hissettiğimiz o baskı var ya, aslında o da bir acıdır. Bu sendroma sahip insanlar belirli saat aralıklarıyla tuvalete gitmek zorundadırlar çünkü tuvaletlerinin geldiğini hissedemezler. Ayrıca, elimiz çocukken sobaya veya çaydanlığa değdiği zaman derimiz deforme olmadan çekebiliyorsak bu da acı sayesinde. Tüm bunları düşünecek olursak aşırı sıklıkla doktora gitmek zorundadırlar, çünkü bir kesikleri bile olsa anlayamazlar. Zaten genellikle de hayata erken yaşta veda ederler. Yani dedikleri gibi acı bizi hayatta tutan bir olgu.
Fiziksel Acının İletimi
Acı nedir? Acı Çalışmaları Uluslararası Birliği “deneyim” olarak tanımlar. Sivri bir yüzeye dokundun ve elin mi kanadı bir daha dokunurken daha fazla dikkat et veya dokunma.
Acı duyusunu taşıyan nöronlara nosireseptörler adı verilir. Acıyı tespit eden bölgemize de nosiresepsiyon adını veriyoruz ama acı çekmek için orada gerçekten fiziksel bir nedene ihtiyaç duymaz beynimiz.
Beynimiz gelen acı verisine ilk olarak “yaşanan olay ne kadar tehlikeli?” diye sorar. Ve bu soruya önceki yaşadığımız deneyimler, öğrenilmiş kültür, o anki stres düzeyimiz gibi faktörlerle beraber cevap verir.
Psikolojik Acı
Psikolojik acı nedir üzerine konuşacak olursak en temel sorun ülkemizde temel ihtiyaçların karşılanamıyor olmasıdır. Markete gitmeyi düşündüğümüz anda bile stres oluyorsak bu ülkece çaresini acil bulmamız gereken psikolojik bir acıdır. Zannımca zaten bu problemin sonuçlarını hem haberlerde hem de gündelik yaşamımızda hepimiz görüyoruz. Diğer psikolojik acılar ise beklenmedik bir kaybın yaşanması, olumsuz durumlar ile karşılaşma, travmatik olaylar yaşama; utanç duyma, keder, hüzün vb. duygular ya da olaylar ile açıklanabilir. Psikolojik acı asla hafife alınmaması gereken bir kavramdır. İntihar etme oranı ile psikolojik acı hissetme arasında doğru bir orantı vardır.
Psikolojik acı hisseden bireyin beynini incelediğimiz zaman, beynin fiziksel acı çeken yolaklarında bir ışıma görebiliriz. Bu durum aynı zamanda yanında başka patolojik rahatsızlıkları getirebilir. Bunlardan oran olarak en büyüğü depresyondur.
Viktor Frankl’a göre psikolojik acı, “Hayatın anlamını kaybetme nedeniyle oluşan bir boşluk.” olarak tanımlanmıştır ve bana göre de en doğru tanımlardan biri.
Acıdan Neden Kaçmamalıyız
Acı çekmek çok zor bir durum. Görmezden gelindiğinse ise bazı şeyleri hissetmemeyi başarıyoruz. Bunu yapmak neden mantıksız ki o halde?
Görmezden geldiğimiz zaman aklımız sürekli o acı veren durumda olmasa bile aslında onu düşünüyoruz. Bazı geceler hüzünleniyoruz, bazen benzer bir olay görüp aklımıza geliyor. Ne kadar kaçarsak kaçalım o aslında hep orada ve bunu biliyoruz. Acı ile yüzleşmemiz gerekiyor çünkü aslında kaçtığımız şey acı değildir, bize acıyı getiren durum veya olaydır. Yani diyelim ki bisiklet sürerken kolunuzu kırdınız ve çok acı çektiniz. Eğer bu acıdan kaçmak için bisiklet sürmeyi bırakırsanız bu size hayatınızda bir engel olarak dönecektir. Psikoljik kaynaklı bir acıdan bahsediyor isek de bu bize ıstırap olarak dönecektir. İçimizde biriken acı verici deneyimler yüzleşmedikçe bize geri dönütü ıstırap olacaktır. Burada acıyı 2 şekilde de ele alabiliriz: “Temiz acı” ve “Kirli acı”.
Temiz acı, baş ağrısı veya sevgiliniz sizden ayrılınca hissettiğiniz acıdır. Bunlar tabi ki de canınızı yakar ama sizi güçlendirebilir. Baş ağrısını yok saydığınız sürece artmaya devam etmesi gibi fiziksel olmayan acılar da artmaya devam eder. Bu durum da kirli acıyı oluşturur. Kısaca, ” Istırap” hali.
Burada bir diğer önemli husus acı ile yüzleşmek ona “katlanmak” anlamına gelmez. O acıyı yaşadığımız süre boyunca değerli bir hayat geçirmemiz anlamına gelir.
Sonuç
Acı hayatımızda en gerekli duyularımızdandır. Onu gerekirse uğraşarak deneyime çevirmek ise bizim elimizde. Acı yaşadığımız olay üzerine düşünmeli ve acı çektiğimiz zamanı verimsizlikten kurtarmamız gerekiyor yoksa bu bizlere daha çok zarar verir. Nietzsche’nin sözü ile bitirmek istiyorum.
Öldürmeyen şey güçlendirir.
Kaynakça
Diğer Yazılarımıza Ulaşmak İçin Buraya Tıklayınız